Özel eğitimde kaynaştırma
1970’ li yıllara değin, engelli çocukların eğitimi, özel sınıf ya da
özel eğitim okulu gibi engel türüne göre oluşturulmuş ayrı eğitim
ortamlarında gerçekleştirilmekteydi. 1960’lı yılların sonlarında pek çok
batı ülkesinde özel eğitimciler, engelli çocukların yaşıtlarından
ayrılarak engel türüne göre oluşturulmuş özel eğitim ortamlarında
eğitilmelerinin nedenli gerekli ve yararlı olduğunu sorgulamaya
başladılar. Bu sorgulamanın temelinde, her çocuğun toplumun bir üyesi
olduğu, dolayısıyla da çocuğun eğitim gördüğü normal eğitim
ortamlarından yararlanma hakkına sahip olduğu görüşü yer almaktadır.
İnsan hakları ile ilişkili bu görüşler kısa sürede, Amerika Birleşik
Devletleri ve İsveç başta olmak üzere pek çok batı ülkesinde, ulusal
düzeyde kabul görmeye başladı. Her çocuğun sahip olduğu engel derecesi
ve türü ne olursa olsun, normal yaşıtlarıyla aynı eğitim ortamlarını
paylaşmasına yönelik çabalar her geçen gün artan bir destek görerek
günümüze kadar ulaştı.
KAYNAŞTIRMANIN FELSEFİ VE BİLİMSEL DAYANAKLARI
Kaynaştırma, gerektiğinde sınıf öğretmenine ve / veya engelli öğrenciye
destek özel eğitim hizmeti sağlanması koşulu ile engelli öğrencilerin
normal eğitim ortamlarında eğitilmesidir.
Özel eğitimde kaynaştırma eğitimini (yaklaşımını) benimseyen eğitimciler
“engel” ve “normal” olmak üzere iki grup birey olduğuna karşı çıkarlar.
Bu yaklaşımı benimseyen eğitimciler, tartışmalarını iki konuda
odaklaştırmıştır.
Birinci olarak, kaynaştırmayı destekleyen eğitimcilere göre her çocuk,
bir engele sahip olsun ya da olmasın, kendine özgü fiziksel, zihinsel,
psikososyal özellikler gösteren özgün bir varlıktır. Diğer bir değişle,
her çocuk çeşitli alanlarda kendisini güçlü ya da zayıf kılan pek çok
özelliğe sahiptir. Bu güçlü ve zayıf yönler, en hafif dereceden en
ileriye doğru sıralandığında normalliğin nerede bitip engelliliğin
nerede başladığını belirlemek çok zordur. Dolayısıyla, bireyleri normal
ve engelli olmak üzere iki gruba ayırmak nesnellikten uzak bir
yaklaşımdır.
İkinci olarak ise, belli bir engel türü açısından (örneğin, işitme
engelli) benzerlik gösteren bireyler arasında başka alanlarda (örmeğin,
psikososyal özellikler) önemli farklılıklar olabilir. Dahası bir alanda
(örneğin, fiziksel gelişim) yaşıtlarından oldukça farklı olan bir çocuk
başka alanlarda (örneğin, zihinsel ya da psikososyal gelişim)
yaşıtlarında farklılaşmayabilir. Bu nedenle, bireyi tek bir özelliğinden
dolayı belli bir kategoriye dahil etmek yerine, bireyin tüm
özelliklerine ve bunların gerektirdiği eğitsel önlemlere yönelmek
gerekir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, kaynaştırma eğitiminin öncüleri
tartışmalarını bilimsel bir temel üzerine değil, felsefi bir temel
üzerine kurmuşlardır. Ancak giderek kaynaştırma uygulamalarını bilimsel
araştırmalarla destekleme çabalarına girişilmiştir. Kaynaştırılmış
ortamların (normal sınıf) ve ayrıştırılmış ortamların (özel sınıf)
etkililiğini araştırmışlardır. Bu çalışma daha önce gerçekleştirilen
çeşitli araştırmaların veriler meta-analizi tekniği ile birleştirilmiş
ve tekrar incelenmiştir. Araştırmanın sonuçları, kaynaştırmanın
öğrencilerin akademik, psikososyal gelişimi açısından ayrıştırmaya
kıyasla daha etkili bir yerleştirme biçimi olduğunu göstermiştir.
Kaynaştırmanın başarılı olmasında, destek özel eğitim hizmetleri yardımı
ile hazırlanan “Bireyselleştirilmiş özel eğitim programlarının”
gereğini vurgulamışlardır. Kaynaştırmanın başarılı olmasının en büyük
nedenlerinin, a- Yönetimsel sorunlar, b- Sınıf öğretmenlerinin ve okul
personelinin bilgisizliği ve isteksizliği olduğu sonucuna varılmıştır.
HANGİ ÖĞRENCİLER KAYNAŞTIRILABİLİR
Özel eğitimcilerin çoğu, kaynaştırmanın pek çok engelli öğrenci için en
uygun yerleştirme biçimi olduğunu kabul etmekle birlikte hangi
öğrencilerin kaynaştırılamayacağı konusunda çelişkili görüşlere
sahiptirler. Bazı eğitimciler ileri derece de engelli öğrencilerin
ayrıştırılmış eğitim ortamlarında eğitilmeleri gerektiğini çünkü daha
yoğun bir ilgiye gereksinim duyduklarını öne sürmektedirler. Bazıları
ise kaynaştırmanın gerekli koşulların sağlanması durumunda tüm
öğrencilerin yararlanabileceği bir yerleştirme biçimi olduğu görüşünü
savunmaktadırlar. Ayrıca ileri derecede zihinsel engelli çocukların bazı
basit becerileri normal yaşıtlarını gözleyerek öğrendiklerini ortaya
çıkarmışlardır. Ayrıca ileri derecede zihinsel engelli çocukları
kaynaştırılmış oyun ortamlarında ayrıştırılmış ortamlara kıyasla daha az
uygun olmayan davranış gösterdikleri saptanmıştır. Engelli öğrencilerle
etkileşimde bulunan normal öğrencilerin, hiçbir etkileşimde bulunmayan
öğrencilere kıyasla, engellilere karşı daha olumlu bir tutum içinde
olduklarını göstermiştir.
NORMAL SINIF ÖĞRETMENLERİNDE BULUNMASI GEREKEN KAYNAŞTIRMA ÖZELLİKLERİ
Kaynaştırmanın başarıya ulaşmasındaki en önemli etmenlerden biri normal
sınıf öğretmenlerinin sınıflarına engelli öğrencileri kabul etmeye
istekli ve kaynaştırmayı başarıya ulaştırmaya kararlı olmalıdır. Sınıf
öğretmenlerinin bu özellikleri kazanabilmelerinin ön koşullarından biri,
tüm öğrencilerin kendilerine özgü bireysel farklılıklar gösterdiklerini
dolayısıyla da verilen eğitimin belli ölçülerde bireyselleştirilmesinin
gerektiğini anlamalarıdır. Engelli olarak nitelendirilen öğrencilerin
özelliği, bu bireysel farklılıkların onlarda daha fazla olabileceği,
bununda eğitim programlarında daha fazla bireyselleştirmeyi
gerektireceğidir.
Normal sınıf öğretmeni (a) öğrencilerin özel gereksinimlerinin nasıl
belirleneceği (b) bu gereksinimleri karşılamak için kendisinin neler
yapabileceği (c) başkalarından ne zaman ve nasıl alacağı konusunda bilgi
ve beceri sahibi olmalıdır. Özel eğitim öğretmeni bireysel eğitim
programı hazırlamada ve sınıf etkinliklerini öğrencilerin gereksinimine
göre uyarlamada sınıf öğretmenine danışmanlık yapabilir. Gerektiğinde
ise özel eğitim öğretmeni bazı programları engelli öğrenciye kendisi
uygulayabilir. Ancak bu çalışmalar elden geldiğince normal sınıfta
yapılmalıdır. Öyleyse hem sınıf öğretmeni hem de özel eğitim öğretmeni
normal sınıfta işbirliği yapmaya hazırlıklı olmalıdır.
KAYNAŞTIRMA ÇALIŞMALARININ ENGELLİ ÇOCUKLARA FAYDASI
Kaynaştırma sınıfındaki engelli çocuklar, öğretmenin olumlu tutumu ve
uygun eğitimi ile güven kazanırlar ve uygun beceriler geliştirirler. Bu
çocuklardan kendi başlarına yapabilecekleri eğitim faaliyetlerinden
bazılarının yapılmasının istenmesi belki de hayatlarında ilk defa
olmaktadır. Engellilerin normal çocuklarla birlikte çalışmaları daha çok
başarılar elde etmeleri için kendilerinde istek ve cesaret uyandırır.
Daha büyük başarılar elde etmek için çalışma, çaba gösterme ise
kendileri hakkında daha sağlıklı ve olumlu düşünmelerini sağlar.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNİN NORMAL ÇOCUKLARA FAYDASI
Normal çocuklar, beden ve zihin bakımından açık farklılıklar gösteren
akranları ile rahatça geçinmeye, engelli arkadaşlarını kabul etmeyi
öğrenir. Araştırmalar normal çocukların, engelli çocuklara karşı olan
tutum ve davranışlarının, onlarla düzenli olarak birlikte oynadıkları
takdirde daha olumlu yönde geliştiğini göstermektedir. Normal çocuklar
kendi aralarında bazı çocukların belli işleri nasıl daha iyi yaptıkların
görüp öğrenirlerse engelli çocuklardan da bazılarının bazı işleri diğer
engellilerden daha iyi yapabileceklerini görerek öğrenirler. Yani
engellilerinde kendileri gibi aralarında farklılıklar olduğunu ve
kaynaştırma sınıflarında değişik yeteneklerde bireyler olduğunu açık
olarak fark ederler.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNİN ANA-BABALARA FAYDASI
Kaynaştırma sınıflarının özel ihtiyaçları olan çocukların ana-babalarına
da faydası vardır. Engelli bir çocuğun eğitimi için sorumluluk
yüklenmiş uzmanlarla, öğretmenlerle bulunmak, bütünleşmek ana-babalara
güç verir. Çocuklarına nasıl yardımcı olacakları konusunda yeni
yöntemler öğrenirler, çocukları normal çocuklarla nasıl etkileşimde
bulunacaklarını ve gelişimlerinin nasıl olduğunu gördükçe, çocukları
hakkında daha gerçekçi olmaya başlarlar. Aynı zamanda istenmeyen bazı
davranışların sadece engelli çocuklara özgü olmadığını, normal
çocuklarında benzer davranışlara sahip olduğunu fark ederler. İş bunları
gördükçe engelli çocukların ana-babaları çocukları hakkında daha iyi
daha olumlu düşünmeye başlarlar.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNİN ÖĞRETMENLERE FAYDASI
Aslında bilinen ve normal çocuklar için kullanılan etkili öğretim,
tekniklerini engelliler için geliştirildiğini düşünürsek, özel eğitim
tekniklerini bilen bir öğretmenin bu teknikleri bilmeyen bir öğretmenden
normal sınıflarda daha başarılı olacağı kesindir. Engelli bir çocuğun
özel bir ihtiyacını karşılamak için kullanılan bir teknik, aynı alanda
ufak bir eksikliği olan normal çocuk içinde faydalı olacaktır.
NORMAL SINIFTA KAYNAŞTIRMA
Sınıf mevcudu 25-30 olan aynı özür grubuna mensup 1 veya 2 öğrencinin
yerleştirildiği bu sınıflara seçilecek öğrencilerde bulunması gereken
özellikler:
1. Birden fazla engellinin bulunmaması.
2. Sınıf düzenini bozacak aşırı hareketlilik, saldırganlık, dikkat
dağınıklığı, içe dönüklük gibi davranış problemlerinin olmaması.
3. Aile, iş birliğine açık eğitim almaya yatkın olmalı.
4. Engel derecesi ve hazır bulunuşluk düzeyinin kaynaştırma ortamına uygun olması.
5. Engel durumunu gösterir Sağlık Kurulu Raporunun ayrıntılı olması ve eğitsel tanılamanın da yapılmış olması.
ZİHİNSEL ENGELLİLERDE KAYNAŞTIRMA
Bir toplumun uygarlık düzeyi, o toplumun çocuklarına verdiği değer ve eğitim hizmetleri ile ölçülür.
Bu eğitim hizmetleri normal çocuklara sağlanan eğitim hizmetlerinden ,
özel eğitime gereksinim duyan çocukları soyutlamadığı ölçüde bir anlam
taşır.
Eğitim sürecinde bir bütünlük sağlanabilmesi için, aile, toplum ve
devletin dayanışma içinde olması gerekmektedir. Bu etmenler arasında
kopukluklar oluşturur.( Bıyıklı 1988).
Zihinsel engelli çocuk; yaşıtlarına göre öğrenme, kavrama, beceri ve
toplumsal uyum bakımından en az iki ya da üç yaş geri kalmış çocuk
demektir.
Zihinsel engelli çocuk gelişemez çocuk değil, kendi yavaş ritmiyle
yaşıtlarını geriden izleyen çocuktur. Bu nedenle eğitimleri zihinsel
kapasiteleri ölçüsünde her zaman mümkün olabilmektedir.
Zihinsel engelli çocukların eğitiminde ilk adım ve ilk temel ilke
teşhistir. Zihinsel engelli çocukların durumu ve derecesi ne kadar erken
ve uygun teşhis edilirse diğer düzenleme ve yürütmeler o derece
kolaylaşır. Ancak ülkemizde zihinsel engellilerin teşhis sorununa
gereken önem verilememiştir. Bir yandan erken teşhiste geç kalındığı
gibi diğer yandan da yapılan teşhiste yanılgılarla karşılaşılmaktadır.
Zihinsel engelli çocukların sadece bir test uygulayarak seçmek yanıltıcı
olmaktadır. Bu konuda yetkili uzmanlardan oluşturulacak bir kurulla ilk
seçim için çok yönlü tıbbi, psikolojik, sosyal ve psikodevinsel
incelemelerde kullanılacak testlerle, bireysel zeka testleri
uygulanmaktadır. Herhangi bir eğitim kurumuna yerleştirilen çocukların
sistemli olarak izlenmesi, ilk seçim ve teşhisin doğru ya da yanlışlığı
muntazam aralıklarla kontrol edilmelidir.
Zihinsel engelli çocukların daha yeterli tanınması, toplu kayıt
dosyalarının daha düzenli tutulması, eğitim gereksinimlerinin bu
bilgiler ışığında ortaya çıkarılması önemlidir. Gerek alınan eğitim
önlemlerinden, gerekse yetersizliğin kendi gelişim durumlarından
kaynaklanan bir gelişme olup olmadığı dikkatlice izlenmelidir.
Zihinsel engelli çocukların eğitiminde okul öncesi eğitim çok önem
taşır.1961 yılında J.M Wiktor Hunt “Zeka ve Deneyim” adlı eserinde
zekanın değişmez olmadığını daha ilk yıllardan itibaren çevre ile olan
etkileşime bağlı olarak gelişim gösterdiğini ileri sürmüştür.
Artık günümüzde zihinsel engelli çocukların okul programlarına ek olarak
aile rehberliği gibi destekleyici uygulamalara çok gereksinim
vardır.çocuğun okulda kazandığı becerilerin ev ortamında da aile ile
işbirliği yapılarak pekiştirilmesi eğitimin sürekliliği ve
yaygınlaştırılması açısından gereklidir. Son zamanlarda özel eğitime
verilen önemle birlikte normal gelişim gösteren çocuklarla ; özel eğitim
gerektiren çocukların kaynaştırılması , konusu ağırlık kazanmaya
başlamıştır.
Ancak engelli çocuğun, engelli olmayan yaşıtları arasına yerleştirilmesi
kaynaştırma programına alınmış olması demek değildir. Bu çocuklar bu
sınıflarda da tamamen yalnız bırakılma, terk edilme, ilgisizlik duygusu
yaşamak durumunda kalabilmekte ya da olumsuz, istenmeyen tarzda bir
davranışla karşılaşabilmektedir. Gorrison ve Hamil 1971 yılında yapmış
oldukları bir araştırmada zihinsel engelli çocukların, sadece bu
çocuklar için açılmış özel eğitim sınıflarında eğitilmelerinin,
toplumdan ayrı tutulmalarından bir farkı olmadığını belirtmişlerdir.
KAYNAŞTIRMA PROGRAMI
Gezici öğretmen, Özel Eğitim Destek Hizmetlerin ( 1- Kaynak oda, 2-
Sınıf içi yardım, 3- Özel Eğitim Danışmanlığı) ve araç gereç desteği ile
verimli olabilecektir. İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin konuya sahip
çıkarak Rehberlik Araştırma Merkezi; varsa Özel Eğitim Okulu ve
kaynaştırma programı uygulanan okul arasında koordinasyon sağlanması
gerekmektedir.
İlde bulunan okullar ile Özel Eğitim Okullarının sosyal ve eğitsel
yönden kaynaştırma sağlanacak bu çocukların anma ve kutlama törenlerini
birlikte yapmaları ayda bir karşılıklı, birbirlerinin okullarına
giderek, bizzat derslere giderek, bizzat derslere girmesiyle çeşitli
ortak yaşantılar paylaşmalarına imkan tanınmalıdır.
Bu konuda yapılması gereken ilk iş kaynaştırma uygulamasının
başlatılması ve yürütülmesinden, sonuçların değerlendirilmesinden
sorumlu bir komisyon oluşturulmalıdır. Özürlerin düzeyi ile duygusal ve
davranışsal özellikleri açısından normal sınıfta eğitimleri aksayacak
olan çocuklar özel sınıflara yönlendirilecek, ancak belli derslerde,
teneffüslerde, ders dışı etkinliklerde sosyal bütünleşmeyi sağlayacak
her türlü etkinliklerden yararlandırılacaktır. Normal sınıfta
kaynaştırma veya özel sınıfa yerleştirme işleminde çocuğun göstereceği
gelişim özelliklerine göre her düzeyde geçişlerine imkan tanınacaktır.
Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürleri ve uzmanları tüm kaynaştırma
eğitim uygulamalarından tanılama, yerleştirme ve izleme ile aile eğitimi
ve sınıf öğretmenlerinden gelen sorunlara çözüm getirmek için özel
eğitim okulları ile işbirliğine giderek çalışmayı aktif olarak
yürütmelidir.
Okul müdürleri kaynaştırma sınıflarının mevcutlarını mümkün olduğunca
(25-30) düşük tutmaya çalışmalıdır. Kaynaştırma programına alınacak
çocuğun ailesinin konuya olumlu yaklaşımı olmasına dikkat edilecektir.
KAYNAŞTIRMA PROGRAMI UYGULAMASI
1-Gezici Öğretmen
2-Özel Eğitim Destek Hizmetleri
a- Kaynak oda
b- Sınıf içi yardım
c-Özel Eğitim Danışmanlığı
1-Gezici Öğretmenlik : Kaynak oda programına benzer bir eğitim
uygulamasıdır. Bu görev zihinsel engelliler konusunda özel bir şekilde
yetişmiş bir öğretmen tarafından yapılır. Bir çok okulun normal sınıfına
devam eden zihinsel engelli çocukların sınıf öğretmenleri ile birlikte
çalışır. Öğretmenlere özel araç ve gereçlerin sağlanması ve öğretimde
gerekli yardımı yapar. Aynı zamanda ailelerine de evde gerekli
yardımları yapar. Okullarda görev yapan diğer öğretmen ve personelin de
zihinsel engellilere karşı olumlu ve sağlıklı tavırlar geliştirmesine
yardımcı olur. Gezici öğretmenliğin zihinsel engelli çocukların
toplumsal bütünleşmesinde çok yönlü yardımlar sağlayan yöntem olduğu
söylenebilir.
2- Özel Eğitim Destek Hizmetleri:
a- Kaynak Oda : Kaynaştırılmış özel gereksinimli öğrenci bazı derslerde
kaynak odaya alınarak bireysel ya da küçük grup eğitiminden
yararlandırılır. Örneğin : Matematik öğretimi, konuşma terapisi ve
benzeri kaynak oda uygulaması en yaygın destek özel eğitim hizmetleri
arasında yer alır. Aynı zamanda da en çok eleştirilen uygulama özelliği
taşır. Kaynak odaya yöneltilen en önemli eleştiri, belli sürelerle de
olsa ayrıştırmaya yol açıyor olmasıdır. Ayrıca sınıf öğretmeni ile
kaynak öğretmeni arasında bir eşgüdüm sağlanması da kolay olmamaktadır.
Dolayısıyla öğrencilerin normal sınıfta ve kaynak odada aldığı eğitim
arasında tutarsızlık olabilir.
b- Sınıf içi yardım: Çeşitli şekilde sağlanabilir. Örneğin: Destek
hizmet uzmanı sınıfta bazı öğretim etkinliklerinde sınıf öğretmenine
yardımcı olabilir ya da öğretmen sınıftaki diğer öğrencilerle öğretim
yaparken, destek hizmet uzmanı kaynaştırma öğrencisiyle sınıf içinde
bireysel çalışabilir. Sınıf içi yardımın amacına ulaşabilmesi için
sınıfın gerek fiziksel gerekse sosyal özelliklerinin elverişli olması
gereklidir. Ne yazık ki sınıf içi yardım uygulaması Türkiye’deki mevcut
sınıf düzenlerinde oldukça zor gerçekleştirilebilecek bir uygulamadır.
c- Özel Eğitim Danışmanlığı: Diğer iki hizmetten en önemli farkı dolaylı
bir hizmet biçimi olmasıdır. Kaynak oda ve sınıf içi yardım
uygulamalarında destek eğitim uzmanı kaynaştırma öğrencisiyle doğrudan
etkileşimde bulunur. Özel eğitim danışmanlığında ise danışman
kaynaştırma öğrencisiyle değil öğrencinin öğretmeni ile çalışır. Özel
eğitim danışmanlığının üç temel unsuru vardır.
1- Danışman
2- Danışan ( öğretmen)
3- Danışılan (öğrenci)
Sınıfında kaynaştırma öğrencisi bulunan öğretmen öğrencisinin davranış
ve öğretmen sorunları için özel eğitim danışmanına başvurur. Öyleyse
özel eğitim danışmanlığının birinci ilkesi (gönüllülük) ilkesidir.
Öğretmen danışmana kendi isteği ile başvurur. Danışma süresince
kaynaştırma öğrencisinin sorunu irdelenir, nedenleri araştırılır ve
çözüm önerileri öğretmen sınıfında uygular.
Ancak önerileri uygulayıp uygulamamakta ya da dilediği gibi uygulamakta
serbesttir. Öyleyse özel eğitim danışmanlığının ikinci ilkesi, özel
eğitim danışmanının danışan öğretmen üzerinde (yaptırım gücü)
olmamasıdır. Ancak danışman önerilerin kabul edilip uygulanması için
ikna gücünü kullanabilir. Bunun ötesinde bir yaptırım uygulayamaz,
öğretmeni denetleyemez. Özel eğitim danışmanının bir diğer ilkesi
danışmanın amacıyla ilgilidir. Özel eğitim danışmanının amacı öğretmenin
işiyle, sınıfıyla ilgili sorunları çözmektir. Öğretmene psikolojik
danışma sağlamakla yetkili değildir, ayrıca yükümlüde değildir.
KAYNAŞTIRMA EĞİTİMİNDE AİLENİN ROLÜ
Engelli öğrencilerinde normal sınıflarda, akranlarından ayırmadan
eğitimlerinin en önemli eğitim yöntemi olduğu artık bilimsel olarak ta
kabul görmüş bir gerçektir.
“özel eğitim gerektiren bireylerin diğer bireylerle karşılıklı etkileşim
içinde bulunmalarını sağlamak ve eğitim amaçlarını en üst düzeyde
gerçekleştirmek için verilen eğitim” olarak adlandırılır.
Kaynaştırma eğitiminin başarıya ulaşabilmesi için, bazı koşullar vardır. Bu koşullar şunlardır:
a-) Öğretmen
b-) Okul
c-) Aile
d-) Çevre
burada görüldüğü gibi kaynaştırma eğitimi bir ekip işidir, eşgüdüm
gerektirir. Buradaki faktörler arasındaki iletişim ne kadar iyi olursa
öğrencinin sosyal yaşama uyumu tüketici durumundan üretici duruma geçişi
daha kolay olacaktır.
Çocuk zamanının büyük bir kısmını ailesinin yanında geçirmektedir. Bu da
gösteriyor ki ailenin çocuğun eğitiminde mutlaka görev alması
gerekmektedir. Aile çocuğunun öğretmeni ile iyi bir iletişim ağı
oluşturmalıdır. Bu iletişim engelli bireylerin aileleri için daha
önemlidir. Çünkü çocuk yetersizliğinden dolayı sınıfında ve çevresinde
kendini yetersiz hissetmektedir. Bu eksikliğini ailesi ve öğretmenin
özel destek ve gayretleriyle kapatması lazımdır.
Burada en büyük görev aileye düşmektedir. Aile önce çocuğun öğretmeni
ile görüşerek öğretmenin ihtiyacı olan bilgileri açık bir şekilde
anlatmalıdır. Öğretmen birinci kaynaktan aldığı bilgileri açık bir
şekilde anlatmalıdır. Öğretmen birinci kaynaktan aldığı bilgiler
doğrultusunda öğrenciye uygun yöntem ve teknikleri uygulayacak, uygun
pekiştireçler belirleyecektir. Böylece başarıda en önemli adım atılmış
olacaktır. Aile öğretmene her zaman yardımcı olmalıdır. Öğretmenin
uyguladığı yöntemle ailenin uyguladığı yöntemler uyuşmalıdır. Yoksa
çocuk çelişkilere ve uyumsuzluklara düşer. Aile öğretmenin işlemiş
olduğu davranış ve becerileri öğrenciye evde tekrar ettirmeli ve
uygulattırmalıdır. Bu uygulamalar yapılırken çocukta görülen olumlu ve
olumsuz davranışları not almalıdır. Bu durumu en kısa zamanda öğretmenle
paylaşmalıdır. Aileler çocuklarını iyi tanımalıdırlar. Çocuklarının
neleri yapıp neleri yapamayacaklarını iyi bilmelidirler. Bu doğrultu da
aileler çocuğun seviyesinin çok üzerinde bir beklentiye
kapılmamalıdırlar, gerçekçi olmalıdırlar. Kazandırılacak davranışlarda
acele etmemelidirler. Sabırlı olmalı ve bir beceri ya da davranışı tam
olarak yapmadan diğerine geçmemelidirler. Gerektiğinde beceriyi ve
davranışı kazandırmak için bol bol tekrar yaptırmalıdırlar.
Çocuk bir gününün büyük bir bölümünü evde ve bulunduğu çevrede
geçirmektedir. Bu zaman içinde aile okulla ne kadar iyi bir etkileşim
içinde bulunursa çocuğun başarısı o derece artar.
Aile engelli bir çocuğu olduğu için toplumdan ve çevreden kendini
soyutlamamalıdır. Çocuğunu topluma kazandırma da çevresindeki
insanlardan anlayış beklemeleri, onlara çocuğun özelliklerini
anlatmalıdır. Nasıl davranmaları gerektiğini söylemelidir. Bu konuda
çevresini bilinçlendirmelidir.