Öğrenme Güçlüğü
Ülkemizde öğrenme güçlükleri yasa ve yönetmeliklerde yer almasına
rağmen, öğrenme güçlüğü muhtemel olan çocuklar için sistemli eğitim
düzenlemelerine yer verilmemiştir ancak özel eğitim kurumlarının ve özel
dershanelerde sistemli olmayan bir şekilde bu çocuklara eğitim hizmeti
götürüldüğü tahmin edilmektedir.
Çok değişik şekillerde tanımlanabilen öğrenme güçlüğü tanımlarında bazı
ortak özelliklere işaret etmektedir. Öğrencinin zihinsel yeteneğinin
olmasına rağmen, akademik geriliğinin olması öğrenme güçlüğünün temelini
oluşturmaktadır. Yaygın olarak kabul edilen özelliklerden biriside
gelişim örüntülerindeki dengesizliktir bunun anlamı ise çocuğun başarı
alt testlerinden almış olduğu puanların çok farklı oluşudur. Özellikle
önceki yıllarda yapılan tanımlarda beyin zedelenmesi yaygın olarak yer
almaktaydı, ancak beyin zedelenmesi kolay tanılanmaması nedeniyle
beyinin hatalı işleyişi sonucu öğrenme güçlüğü oluştuğu kabul
edilmektedir. Yine tanımların çoğunda ortak olan özellik, öğrenme
güçlüğüne çevresel yetersizliklerin yol açmadığı, zihinsel yetersizlik
ve davranış bozukluklarından da farklı olduğudur.
Tanımlardaki farklılık nedeniyle öğrenme güçlüğüne ilişkin yaygınlık
oranları çok farklılık göstermektedir. Ancak okul çağındaki çocukların
%2 ile %3 ‘ünün öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar olduğu tahmin
edilmektedir.
Öğrenme güçlüğünün nedenleri kalıtsal, çevresel, (niteliksiz öğretim )
ve biyo-kimyasal olarak ifade edilebilir. Öğrenme güçlüğüne beyin
zedelenmesinin mi yoksa beynin yanlış işlemesinin yol açtığı
bilinmemektedir. Yiyecek boyalarına ve vitamin yetersizliğine öğrenme
güçlüğünün olası nedenleri olarak bakılmaktadır. Yine öğrenme güçlüğü
gösteren ailelerde yaygınlık yüksektir ancak bunun kalıtımsal mı yoksa
çevresel etmenlerden mi kaynaklanmaktadır kesin olarak bilinememektedir
yine niteliksiz öğretimde bir başka çevresel etmen olarak karşımıza
çıkmaktadır. Yukarıda belirtildiği gibi özel öğrenme güçlüğü terimi
algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları,
disleksiya ve gelişimsel afazyayıda içermektedir ancak öğrenme
güçlüğünün tanımı ekonomik, kültürel, çevresel yoksunlukları, davranış
bozukluklarını, zihinsel, bedensel, görme ya da işitsel
yetersizliklerinin sonucunda oluşan öğrenme güçlüklerini
kapsamamaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar, özellikleri bakımından birbirinden
çok farklı özellikler göstermektedirler. ancak tümünde tümün de
gözlenebilen ortak özelliklerden birisi, çalışma becerilerini kullanma
yetenekleri sınırlıdır. Yaygın olarak söz edilen, ancak öğrenme güçlüğü
gösteren çocukların tümünde gözlenemeyen özellikler ise şöyledir:
algısal –devimsel ve eşgüdüm problemleri, dikkat yetersizlikleri ve
aşırı hareketlilik, düşünme bellek problemleri sayılabilir.
Öğrenme güçlüğünün,zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluklarından
ayrımı yapıldığında, Öğrenme güçlükleri ayrı bir yetersizlik alanı
olarak karşıma çıkmaktadır. Ülkemizde Öğrenme güçlüğü gösterdiği tahmin
edilen öğrencilerden bazılarının normal sınıflarda, diğerlerinin ise
zihinsel yetersizlik gösteren çocuklar için düzenlenmiş olan alt özel
sınıflarda eğitimlerine devam ettikleri görülmektedir. Her iki ortamda
da gerekli önlemler alınmamışsa eğitimleri için faydalı olabileceği
söylenememektedir.
Zihinsel yetenekleri normal sınırlar içersinde olan ancak öğrenme
güçlüğü gösteren çocuklar için normal sınıf ortamında özel önlemler
alınmaması nedeniyle çoğunlukla eğitimlerini ilköğretimde yarıda
bırakmaktadır.
Öğrenme güçlüğü olan çocukların eğitiminde çok değişik yaklaşımlara yer
verilmektedir. Bu yaklaşımlardan psikolojik süreçlerin kazandırılması
için öğretimde ağırlık psikolojik süreç testlerinde ve öğrenme
süreçlerindedir bu yaklaşıma göre sağlanan eğitimin özelliği Kephart’ın
yaklaşımıyla özetlenecek olursa, çocuğun akademik becerileri
öğrenememesinin nedeni, algısal devim uyumunun gelişmediğindendir. Bunun
düzeltilmesi için geliştirilen program önce devimsel becerilerin,
sonrada görsel algılamanın kazandırılmasını içeren bir programdır.
Sınıf öğretmenleri sınıfta bulunabilecek Öğrenme güçlüğü göstermesi
olası çocuklara yardımcı olabilmesi öğrenciye yardımcı olabilmesi, tüm
öğrencilerin aynı şekilde öğrenmedikleri varsayımı ve özelliklerine göre
öğretimi düzenlemesi ile mümkündür. Nitelikli öğretim programıyla
öğrenme güçlükleri engellenebilir.
Çok duyulu öğretim yaklaşımında, duyular psikolojik süreçlerle birlikte
kullanılmaktadır. Bu yaklaşımda psikolojik süreçlerin geliştirilmesi
akademik konularla olmaktadır.
Bilişsel davranış değiştirme yaklaşımında belli davranışların
değiştirilmesi yerine çocuğun düşüncesini değiştirerek, öğrenmede kendi
kendine yetmesini kazandırılmaya çalışılmaktadır.
Davranış değiştirme yaklaşımı aşırı hareketliliği ve dikkat
problemlerini kontrol için Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda yaygın
olarak kullanılmaktadır. Dikkat problemlerinin ve aşırı hareketliliği
kontrol amacıyla öğretim yapılandırması ve uyaranların azaltılması
yaklaşımına da yer vermektedir.
Öğrenme Güçlüğü Kavramını Anlatmak İçin İki Tanım
Kirk ve Baterman’a göre (1962) ; Öğrenme güçlüğü olası serebral
disfonksiyon yada duygusal ve davranışsal sıkıntının neden olduğu
psikolojik özür sonucu, konuşma dil ve okuma-yazma, aritmetik ve diğer
bir veya bir kaçından gecikmiş gelişme süreci, bozukluk yada gerilik
anlamına gelmektedir. Zihinsel gerilik ne duyuşsal yoksunluğunun ne de
kültürel eğitsel faktörlerinin bir sonucudur.
Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma Kurulunca (1968)ise şöyle bir tanım verilmektedir.; Öğrenme güçlüğü, tedavisi için özel eğitsel teknikleri gerektiren bir veya daha fazla eksiklik anlamına gelir.
Öğrenme güçlüğü olan çocuklar, genellikle mekan uyumu, matematik, yazma
okuma konuşma, bir ya da daha fazla alanda gerçek başarıyla beklenen
başarı arasındaki çelişkiyi sergiler öğrenme güçlüğü, birincil olarak
duyuşsal, devinsel, zihinsel ve duygusal özürlerin sonucu ya da öğrenme
fırsatının yokluğu demek değildir.
Tedavi, özel eğitim teknikleri işleyişlerini ve bunun bulgularına dayalı
olarak eğitsel planlamayı gerektirir. (Özürlü Çocuklar Ulusal Danışma
Kurulunca 1968)
Öğrenme Güçlüğü nün tanımında sayısal rakamlar kullanılmaması tam
anlamıyla bir somutluk elde edilememesi ( zeka bölümünün sınırının tam
belirtilmemesi, işitme kaybının düzeyinin gösterilmemesi gibi ) ve bu
kategoriye giren çocukların birbirinden çok farklı özellikler göstermesi
nedeniyle birkaç açıklama yeterli olmamaktadır.
Öğrenme Güçlüğü kavramının tanımlarında bulunan ortak noktaları ifade
etmek konunun anlaşırlılığını mümkün kılacaktır; Tanımlarda birinci
olarak kültürel yönden avantajsızlık durumlarından ve temel duyu
organlarının bozulmasından arınık “yeterli” zihinsel yeteneği gerektiren
el sürülmemiş yönler vurgulanmaktadır. Kültürel yoksunluğu olan
çocuklar bu guruba dahil edilmemektedir. Ancak son yıllarda beyin
zedelenmesinin kesinlik kazanmadığının anlaşılması, çevresel yoksunluğun
önemli bir faktör olarak öne çıkmasına neden olmuştur.
Tanımlarda akademik gerilikten bahsedilmiştir. Akademik gerilik; kişinin
standartlaştırılmış bağıl zeka testleriyle ölçülen potansiyeline uygun
düzeyde başarıyı ya da performansı gösterememesidir. Akademik gerilikte
zeka düzeyine ve yaşına göre başarması gereken alanlardan bazılarında
başarısız olması hatta sınıf düzeyinde bu derslerden iki yıl geride
bulunmasıdır.
Tanımlarda gelişim alanlarında belirgin farklılıklar olduğu ortaya
konulmuştur. Standartlaşmış bağıl başarı testlerinin okuma, yazma,
matematik ve diğer alt testlerden alınan puanlar arasında belirgin bir
farklılık olduğu ifade edilmektedir.
Tanımlarda beyin zedelenmesi konusu çokça ele alınmakla birlikte öğrenme
güçlüğü gösteren çocuklarda beyin zedelenmesi bulunduğuna ilişkin
nörolojik bulgular sınırlıdır. Ancak alanda çalışan kişiler çocuğun
hareketlerine bakarak beyinlerinde zedelenme olduğunu ifade
etmektedirler. Nörolojik bulgular, beyin zedelenmesini işaret etmedikçe
böyle bir tanı koymak doğru değildir. Son yıllarda literatürde beyin
zedelenmesi terimi yerini beynin yanlış işleyişi terimine bırakmaktadır.
Tanımlarda öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarla davranış bozukluğu
gösteren ve zihinsel yetersizliği olan çocuklar benzer özellikler
göstermektedir ve uygulanmakta olan eğitim programında paralellik
görülmektedir. Bu nedenle zihinsel yetersizlik ve davranış bozukluğu
gösteren çocuklarda an öğrenme güçlüğü gösteren çocukları ayırma özen
gösterilmelidir.
Öğrenme Güçlüğü Gösteren Çocukların Özellikleri
Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların her biri birbirinden farklı
özellikler göstermektedir. Her ne kadar farklı olsalar da bazı ortak
noktalar bulunmaktadır.
Dikkat bozuklukları ve Aşırı hareketlilik; öğrenme güçlüğü gösteren
çocukların dikkatle ilgili problemleri bulunmaktadır. İşitsel ve görsel
her iki alanda da problem bulunmaktadır. Normal çocuklara oranla
dikkatleri daha çabuk dağılmaktadır. Hareketliliği yaşıt çocuklara göre
değerlendirilmelidir. Çocuklar için hareketli olmak gayet doğaldır.
İlkokul 1. veya 2. Giden çocuk üç, dört yaşın hareketliliğini halen
gösteriyorsa bu durum onun okul başarısını etkileyecektir.
Çalışma Yetilerini Kullanmaktaki Yetersizliği; çalışma yetilerini kullanma yeteneğinin iki boyut bulunmaktadır.
A. Problemin etkili bir şekilde çözülmesi için gerekli olan kaynakların stratejilerin ve becerilerin farkına varılması.
B. İşin ya da problemin başarıyla tamamlanmamasına yol açacak şekilde,
yapılacak işlerin planlanması, süren etkinliklerin etkinliliğini sürekli
değerlendirilmesi gibi unsurları kapsayan, kendi kendini düzenleme
mekanizmasını kullanma yeteneğidir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların çoğunda bu çalışma becerilerini kullanma yetilerinde sınırlılıklar görülmektedir.
Algısal Bozukluklar; Algılamadaki yetersizlikler arasında işitsel ve
görsel algılama en önemlileridir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların
görsel algılama (görme duyusundan gelen uyaranın yorumlanası ve
örgütlenmesi) problemi gösterdiği ifade edilmektedir. Öğrenme güçlüğü
gösteren çocuklar görsel algılama yetenekleri değerlendirildiğinde,
gurup olarak daha başarısız olmaktadırlar. Görsel algılama problemi
gösteren çocuklar harfleri kopya edemeyebilir ve bazı geometrik
şekilleri birbirinden ayırt edemeyebilir.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda işitsel algılama güçlüklerine normal
çocuklardan daha fazla rastlanmaktadır. İşitsel algılama problemi olan
çocuklar kapı ziliyle telefonun sesini karıştırabilmektedir. Öğrenme
güçlüğü gösteren çocukların, işitsel algılama da sorunlarının olması
doğal karşılanmaktadır.
Görsel ve işitsel algılama ayırımları yapamayan kişilerin, başlangıçta
görme ve işitsel keskinlikleri ölçülür. Normal olduğu kabul edilirse
görsel ya da işitsel algılama güçlüklerinden şüphe edilir. Görsel ve
işitsel algılama problemleri okuma problemleriyle bağlantılıdır. Ancak,
okuma güçlüklerinin nedeninin algılama problemleri olduğu söylenemez.
Algısal –Devimsel Ve Genel Eşgüdüm Problemleri; Öğrenme güçlüğü gösteren
çocukların yaşıtlarına göre devimsel becerilerin kullanılmasını
gerektiren bedensel etkinliklerde güçlükleri ve eş güdüm problemleri
olduğu belirtilmektedir. Ancak bu tür problemleri olmayan çocuklardalar
da öğrenme güçlüğü gösterebilir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklarda
fiziksel hareketlerde bir yavaşlama görülebilir koşma zıplama topu atma
tutma gibi hareketlerde. İnce devimsel hareketlerde, yazma gibi,
güçlükler olabilmektedir. Algısal –devimsel ve genel eşgüdüm problemleri
Düşünme Ve Bellek Problemleri; Genel olarak öğrenme güçlüğü gösteren
çocuklarda görsel, işitsel uyaranları bellekte tutmakta problem
yaşamaktadırlar. Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren
işlerde neden zayıf oldukları açıklanmaktadır; 1- öğrenme güçlüğü
gösteren çocuklar normal çocukların belleme sürecinde kullanmayı
öğrendikleri stratejilerde yeterli değildirler. Örneğin, herhangi bir
yetersizliği olmayan bir çocuk bir dizi kelimeyi ezberlerken onların
içinden birçok kez tekrarlayacak ve birbirine benzeyen kelimeleri
guruplara ayırarak ezberleyecektir. Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar
ise, tüm bunları yani bu stratejileri kendiliğinden kullanamamaktadır.
2- öğrenme güçlüğü gösteren çocukların belleği gerektiren işlerdeki
zayıflığı onların dil becerilerinin zayıf olmasına bağlanmaktadır. Bu
çocukların söze dayalı materyalleri hatırlamaları özellikle güç
olmaktadır.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların problem çözme ve problemin
çözülmesinde değişik seçenekler yaratmada ve kavramsallaştırmada da
problemlerinin olduğu belirtilmektedir.
Sosyal Uyum; Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar duygusal bozukluk
gösteren çocukların davranış özelliklerini göstermektedir. Öğrenme
güçlüğü gösteren çocuğun, kendini değerlendirmesi olumlu değildir.
Sınıftaki çocuklar tarafından oyun arkadaşı olarak seçilmemektedir. Çoğu
zaman mutsuzdurlar.
Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların denetleme odağı dış odaktır. Kendi
kendilerini kontrol edemezler ve başlarına gelen olaylardan başkalarının
neden olduğunu düşünürler. Ne kadar çabalarsa, çabalasınlar
öğrenemeyeceklerini düşünürler yani öğrenilmiş güçsüzlüğü yaşarlar.
KAYNAKLAR
PROF. DR. ÖZSOY Y. , ÖZYÜREK M., ERİPEK S. Özel eğitime muhtaç çocuklar Ankara, 1990
PROF. DR. JEFF MC.WHİRTER, ACAR NİLÜFER VOLTAN, Çocukla iletişim İstanbul 1998