Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak DEHB'da ise çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında farklılık hemen anlaşılır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından sürülüyormuş gibi sürekli hareket halindedirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Yükseklere tırmanır, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve dur sözünden anlamazlar. Sakin bir şeklide oynamayı beceremez, bir süre sakin bir şekilde oturamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun mekanlarda çalışamazlar.
Çocukta dikkat kusuru özellikle eğitim hayatının başlamasıyla belirgin
hale gelir. Okul öncesi dönemde de her şeyden çabuk sıkılan ve bıkan bu
çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları
parçalamayı tercih ederler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı
ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne/baba ve öğretmenin zoruyla
ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar. Masanın başına
oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su
içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Anne /babayı ders
çalışırken sürekli yanlarında isterler. Üzerine aldıkları bir işi
sürekli bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçerler.
Kendileriyle konuşulduğunda sanki konuşanı dinlemiyormuş görüntüsü
verirler. Bir komutu birkaç defa söyledikten sonra yerine getirirler.
Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Dışarıdan gelen uyarılarla
hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elindeki
kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler.
Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak
davranışlar sergileyebilirler. (derste konuşma, arkadaşlarına laf atma
ve garip asker çıkarma gibi).
Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları
bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilir ve cümlenin sonunda kelime
uydurmalarına rastlanabilir. Unutkandırlar. Sınıfta sık eşya kaybetme
yanında, iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk
unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi
geliştiremezler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı
okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da
isteksizdirler.
Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan
hatalar eklenir. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları hızlıca okuma, tam
okumama ve yanlış okumalara sık rastlanır. Bu nedenle çok iyi bildikleri
bir soruyu dahi yanlış cevaplayabilirler. Test sınavlarında
çeldiricilere kolaylıkla kanarlar. Özellikle ilkokula başladığı yıllarda
sınav kağıdını öncelikle vermeyi marifet sayarlar. Sonunda bilgileri ve
bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.
Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu
çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri
gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve ek olarak özel öğrenme güçlüğü
olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun
yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi takip etmedikleri halde
notları kötü olmayabilir. Derslerin ağırlaşmasıyla birlikte başarıda
ciddi düşüşler yaşanmaya başlanır.
Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak
istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.
Sonunu düşünmeden eyleme geçme olarak tarif edilebilecek olan
impulsivite, bu çocukların uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir.
Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri
dinlemeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendisi ve çevresindekiler
için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorlukları
davranış sorunlarının ilk habercileri gibidir. Yaşıtlarıyla birlikte
olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle
arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplum içinde istenmeyen adam
ilan edilirler.
ALT TİPLERİ
Önceleri dikkat eksikliği hiperaktivite tablosunun aynı yoğunlukta
bulundukları düşünülürdü. Oysa şimdi DEHB'nun farklı alt tipleri
tariflenerek tanısal yaklaşımlar yeniden düzenlenmiştir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite BİLEŞİK TİP
Klasik anlamda DEHB dendiğinde anlaşılan bileşik tiptir.
Dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de bulunmaktadır.
Dikkat eksikliği hiperakitvite HİPERAKİTVİTE ve İMPULSİVİTENİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Hiperakitvite ve impulsivite belirtileri belirgin iken eksikliği
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları kötü değildir,
ancak bulundukları ortamda hiperakitvite ve impulsiviteleri nedeniyle
uyum sorunu yaşarlar.
Dikkat eksikliği hiperakitvite DİKKATSİZLİĞİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Dikkat eksikliği belirtileri belirgin iken hiperakitvite ve impulsivite
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları iyi değildir,
ancak hiperakitvite ve impulsiviteleri belirgin olmadığından uyum sorunu
yaşamazlar.
GÖRÜLME YAŞI, CİNSLER ARASI FARK VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Belirtilerin 7 yaşından önce başlaması gerekir. Genellikle 4-5
yaşlarında belirtiler belirgin hale gelir. Ancak bir kısmı
bebekliklerinden itibaren huysuzlukları az uyumaları ve az yemeleri ile
dikkat çekerler. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı
öğrenme sorunlarının gündeme gelmesi ve arkadaşlarla olan sorunları
aileyi tedirgin etmeye başlar. Ergenlik döneminde ise okul başarısızlığı
yanında davranış sorunları ve aileye karşı gelişen tutumlar gözlenir.
Ergenlikte aşırı hareketsizlik azalır ve yerine çabuk sıkılma ve dikkat
kusuru belirgin olur.
Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Erkek çocuklarda
genellikle hiperaktivite ve impulsivite belirtileri ön planda iken, kız
çocuklarında daha çok dikkat eksikliği belirgindir. DEHB her kültür ve
toplumda görülen bir bozukluktur. Toplumda görülme sıklığı farklı
araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %5-6
gibidir.
DEHB'NA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK SORUNLAR
DEHB çocuklarda karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile birlikte
görülebilir. Ayrıca, özel öğrenme güçlüğü sıklığı bu çocuklarda daha
fazladır. Özel öğrenme güçlüğü ile birlikte görüldüğünde ders
başarısızlığı çok daha belirgin hale gelir.
NEDENLERİ
Son 15-20 yılda yapılan araştırmalar DEHB'nun organik kökenli olduğu
görüşünü hakim kılmıştır. Yeni araştırmalar beyin glikoz
metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların
özgeçmişlerinde hamilelikte ilaca maruz kalma ve intra uterin
infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı,geçirilmiş M.S.S
infeksiyonları dikkat çekmiştir. Bozukluğun genetik geçişi üzerinde
durulmuş ve bu çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha
yüksek bulunmuştur. Kaotik alie yapısında yetişen ve ağır ihmal ve
tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir.
Batı toplumlarında ve özellikle A.B.D'de DEHB tanısının fazlaca konduğu
tartışmaları sürerken, maalesef ülkemizde Çocuk Psikiyatristi sayındaki
yetersizlik bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında gerekli tedavi
programına alınmasını engellemektedir. Toplumumuzdaki hiperaktivite
konusunda yanlış ve eksik bilgilerin tedaviyi engelleyici veya
geciktirici bir yanı vardır. Halk arasında DEHB belirtileri yanlış bir
şekildi üstün zekalı olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve
huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Dolasıyla belirtileri
görmezlikten gelmeden, şiddet uygulamaya kadar geniş bir yelpazede
çözüm aranır. Belirtileri bu sorunun yansımaları olarak görmek yerine
suçlu aramak ve sonunda çocuğu cezalandırmak aslında en büyük
çözümsüzlüğü üretmek demektir.
Anne/babaların sürekli birbirlerini suçlayarak, 'adeta sorunun nedeni
ben değilim' mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak
çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere
çocukla ilgili her kesimin DEHB hakkında temel bilgilere sahip olması
gerekir. Toplumda yaygınlığı hiç de azımsanmayacak oranda olan bu sağlık
ve eğitim sorunun erken teşhisi anne-baba-çocuk üçgeninde oluşacak
yanlış tutumların en aza indirilmesini sağlar.
TEDAVİ
Tedavinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliğidir.
Çünkü DEHB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur.
Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan
sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı
yaklaşımlarıyla aşılabilir.
Öncelikle ailenin hiperaktivite hakkında bilgi sahibi olması gerekir.
Çünkü çocukta var olan sorunların nedenlerini başka yerlerde aramak,
çözüm üretmeyi engellediği gibi, telafisi mümkün olmayan yanlış
yaklaşımlar sergilenmesine neden olacaktır. Çocukla olan ilişkimizi
düzenleyebilmek için DEHB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir.
Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da
tembellik olarak yorumlayan anne-babalar çocukla ilişkilerinin bozacak
derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların
cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir. Tedavide
çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin
çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya
çalışılır.
DEHB'nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve
davranışların kontrol edilmesine yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır
kullanılmaktadır. Stimülanların bulunmasıyla ilaç tedavisinde ciddi
gelişmeler olmuştur. Günümüzde DEHB'nun tedavisinde Metylfenidat,
dextroamfetamin ve pemolin gibi stimülanların yanında bazı antidepresan
ve karbamezapin'den yarar görüldüğü bilinmektedir. Medikal tedaviden
elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu
ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülanların devreye
girmesiyle tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır.
Stimülanlar; tedavideki başarıları yanındı, güvenilir ilaç olmaları,
çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle
tercih edilirler.
Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler
DEHB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da
engellemektedir. Ailenin yan etkilerden korkarak ilaç reddetmesi,
tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar
doğurabilmektedir.
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması
gerekebilir. Kalabalık sınıflarda dikkatlerinin dağılması nedeniyle
öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim öğrenemeyen çocuklara bireysel
eğitim desteği verilmelidir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve
yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve
davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir.
Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak DEHB'da ise çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında farklılık hemen anlaşılır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından sürülüyormuş gibi sürekli hareket halindedirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Yükseklere tırmanır, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve dur sözünden anlamazlar. Sakin bir şeklide oynamayı beceremez, bir süre sakin bir şekilde oturamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun mekanlarda çalışamazlar.
Çocukta dikkat kusuru özellikle eğitim hayatının başlamasıyla belirgin
hale gelir. Okul öncesi dönemde de her şeyden çabuk sıkılan ve bıkan bu
çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları
parçalamayı tercih ederler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı
ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne/baba ve öğretmenin zoruyla
ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar. Masanın başına
oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su
içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Anne /babayı ders
çalışırken sürekli yanlarında isterler. Üzerine aldıkları bir işi
sürekli bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçerler.
Kendileriyle konuşulduğunda sanki konuşanı dinlemiyormuş görüntüsü
verirler. Bir komutu birkaç defa söyledikten sonra yerine getirirler.
Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Dışarıdan gelen uyarılarla
hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elindeki
kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler.
Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak
davranışlar sergileyebilirler. (derste konuşma, arkadaşlarına laf atma
ve garip asker çıkarma gibi).
Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları
bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilir ve cümlenin sonunda kelime
uydurmalarına rastlanabilir. Unutkandırlar. Sınıfta sık eşya kaybetme
yanında, iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk
unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi
geliştiremezler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı
okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da
isteksizdirler.
Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan
hatalar eklenir. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları hızlıca okuma, tam
okumama ve yanlış okumalara sık rastlanır. Bu nedenle çok iyi bildikleri
bir soruyu dahi yanlış cevaplayabilirler. Test sınavlarında
çeldiricilere kolaylıkla kanarlar. Özellikle ilkokula başladığı yıllarda
sınav kağıdını öncelikle vermeyi marifet sayarlar. Sonunda bilgileri ve
bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.
Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu
çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri
gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve ek olarak özel öğrenme güçlüğü
olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun
yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi takip etmedikleri halde
notları kötü olmayabilir. Derslerin ağırlaşmasıyla birlikte başarıda
ciddi düşüşler yaşanmaya başlanır.
Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak
istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.
Sonunu düşünmeden eyleme geçme olarak tarif edilebilecek olan
impulsivite, bu çocukların uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir.
Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri
dinlemeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendisi ve çevresindekiler
için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorlukları
davranış sorunlarının ilk habercileri gibidir. Yaşıtlarıyla birlikte
olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle
arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplum içinde istenmeyen adam
ilan edilirler.
ALT TİPLERİ
Önceleri dikkat eksikliği hiperaktivite tablosunun aynı yoğunlukta
bulundukları düşünülürdü. Oysa şimdi DEHB'nun farklı alt tipleri
tariflenerek tanısal yaklaşımlar yeniden düzenlenmiştir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite BİLEŞİK TİP
Klasik anlamda DEHB dendiğinde anlaşılan bileşik tiptir.
Dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de bulunmaktadır.
Dikkat eksikliği hiperakitvite HİPERAKİTVİTE ve İMPULSİVİTENİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Hiperakitvite ve impulsivite belirtileri belirgin iken eksikliği
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları kötü değildir,
ancak bulundukları ortamda hiperakitvite ve impulsiviteleri nedeniyle
uyum sorunu yaşarlar.
Dikkat eksikliği hiperakitvite DİKKATSİZLİĞİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Dikkat eksikliği belirtileri belirgin iken hiperakitvite ve impulsivite
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları iyi değildir,
ancak hiperakitvite ve impulsiviteleri belirgin olmadığından uyum sorunu
yaşamazlar.
GÖRÜLME YAŞI, CİNSLER ARASI FARK VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Belirtilerin 7 yaşından önce başlaması gerekir. Genellikle 4-5
yaşlarında belirtiler belirgin hale gelir. Ancak bir kısmı
bebekliklerinden itibaren huysuzlukları az uyumaları ve az yemeleri ile
dikkat çekerler. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı
öğrenme sorunlarının gündeme gelmesi ve arkadaşlarla olan sorunları
aileyi tedirgin etmeye başlar. Ergenlik döneminde ise okul başarısızlığı
yanında davranış sorunları ve aileye karşı gelişen tutumlar gözlenir.
Ergenlikte aşırı hareketsizlik azalır ve yerine çabuk sıkılma ve dikkat
kusuru belirgin olur.
Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Erkek çocuklarda
genellikle hiperaktivite ve impulsivite belirtileri ön planda iken, kız
çocuklarında daha çok dikkat eksikliği belirgindir. DEHB her kültür ve
toplumda görülen bir bozukluktur. Toplumda görülme sıklığı farklı
araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %5-6
gibidir.
DEHB'NA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK SORUNLAR
DEHB çocuklarda karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile birlikte
görülebilir. Ayrıca, özel öğrenme güçlüğü sıklığı bu çocuklarda daha
fazladır. Özel öğrenme güçlüğü ile birlikte görüldüğünde ders
başarısızlığı çok daha belirgin hale gelir.
NEDENLERİ
Son 15-20 yılda yapılan araştırmalar DEHB'nun organik kökenli olduğu
görüşünü hakim kılmıştır. Yeni araştırmalar beyin glikoz
metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların
özgeçmişlerinde hamilelikte ilaca maruz kalma ve intra uterin
infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı,geçirilmiş M.S.S
infeksiyonları dikkat çekmiştir. Bozukluğun genetik geçişi üzerinde
durulmuş ve bu çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha
yüksek bulunmuştur. Kaotik alie yapısında yetişen ve ağır ihmal ve
tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir.
Batı toplumlarında ve özellikle A.B.D'de DEHB tanısının fazlaca konduğu
tartışmaları sürerken, maalesef ülkemizde Çocuk Psikiyatristi sayındaki
yetersizlik bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında gerekli tedavi
programına alınmasını engellemektedir. Toplumumuzdaki hiperaktivite
konusunda yanlış ve eksik bilgilerin tedaviyi engelleyici veya
geciktirici bir yanı vardır. Halk arasında DEHB belirtileri yanlış bir
şekildi üstün zekalı olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve
huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Dolasıyla belirtileri
görmezlikten gelmeden, şiddet uygulamaya kadar geniş bir yelpazede
çözüm aranır. Belirtileri bu sorunun yansımaları olarak görmek yerine
suçlu aramak ve sonunda çocuğu cezalandırmak aslında en büyük
çözümsüzlüğü üretmek demektir.
Anne/babaların sürekli birbirlerini suçlayarak, 'adeta sorunun nedeni
ben değilim' mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak
çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere
çocukla ilgili her kesimin DEHB hakkında temel bilgilere sahip olması
gerekir. Toplumda yaygınlığı hiç de azımsanmayacak oranda olan bu sağlık
ve eğitim sorunun erken teşhisi anne-baba-çocuk üçgeninde oluşacak
yanlış tutumların en aza indirilmesini sağlar.
TEDAVİ
Tedavinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliğidir.
Çünkü DEHB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur.
Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan
sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı
yaklaşımlarıyla aşılabilir.
Öncelikle ailenin hiperaktivite hakkında bilgi sahibi olması gerekir.
Çünkü çocukta var olan sorunların nedenlerini başka yerlerde aramak,
çözüm üretmeyi engellediği gibi, telafisi mümkün olmayan yanlış
yaklaşımlar sergilenmesine neden olacaktır. Çocukla olan ilişkimizi
düzenleyebilmek için DEHB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir.
Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da
tembellik olarak yorumlayan anne-babalar çocukla ilişkilerinin bozacak
derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların
cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir. Tedavide
çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin
çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya
çalışılır.
DEHB'nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve
davranışların kontrol edilmesine yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır
kullanılmaktadır. Stimülanların bulunmasıyla ilaç tedavisinde ciddi
gelişmeler olmuştur. Günümüzde DEHB'nun tedavisinde Metylfenidat,
dextroamfetamin ve pemolin gibi stimülanların yanında bazı antidepresan
ve karbamezapin'den yarar görüldüğü bilinmektedir. Medikal tedaviden
elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu
ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülanların devreye
girmesiyle tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır.
Stimülanlar; tedavideki başarıları yanındı, güvenilir ilaç olmaları,
çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle
tercih edilirler.
Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler
DEHB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da
engellemektedir. Ailenin yan etkilerden korkarak ilaç reddetmesi,
tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar
doğurabilmektedir.
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması
gerekebilir. Kalabalık sınıflarda dikkatlerinin dağılması nedeniyle
öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim öğrenemeyen çocuklara bireysel
eğitim desteği verilmelidir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve
yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve
davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir.
Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak DEHB'da ise çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında farklılık hemen anlaşılır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından sürülüyormuş gibi sürekli hareket halindedirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Yükseklere tırmanır, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve dur sözünden anlamazlar. Sakin bir şeklide oynamayı beceremez, bir süre sakin bir şekilde oturamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun mekanlarda çalışamazlar.
Çocukta dikkat kusuru özellikle eğitim hayatının başlamasıyla belirgin
hale gelir. Okul öncesi dönemde de her şeyden çabuk sıkılan ve bıkan bu
çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları
parçalamayı tercih ederler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı
ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne/baba ve öğretmenin zoruyla
ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar. Masanın başına
oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su
içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Anne /babayı ders
çalışırken sürekli yanlarında isterler. Üzerine aldıkları bir işi
sürekli bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçerler.
Kendileriyle konuşulduğunda sanki konuşanı dinlemiyormuş görüntüsü
verirler. Bir komutu birkaç defa söyledikten sonra yerine getirirler.
Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Dışarıdan gelen uyarılarla
hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elindeki
kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler.
Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak
davranışlar sergileyebilirler. (derste konuşma, arkadaşlarına laf atma
ve garip asker çıkarma gibi).
Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları
bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilir ve cümlenin sonunda kelime
uydurmalarına rastlanabilir. Unutkandırlar. Sınıfta sık eşya kaybetme
yanında, iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk
unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi
geliştiremezler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı
okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da
isteksizdirler.
Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan
hatalar eklenir. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları hızlıca okuma, tam
okumama ve yanlış okumalara sık rastlanır. Bu nedenle çok iyi bildikleri
bir soruyu dahi yanlış cevaplayabilirler. Test sınavlarında
çeldiricilere kolaylıkla kanarlar. Özellikle ilkokula başladığı yıllarda
sınav kağıdını öncelikle vermeyi marifet sayarlar. Sonunda bilgileri ve
bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.
Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu
çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri
gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve ek olarak özel öğrenme güçlüğü
olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun
yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi takip etmedikleri halde
notları kötü olmayabilir. Derslerin ağırlaşmasıyla birlikte başarıda
ciddi düşüşler yaşanmaya başlanır.
Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak
istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.
Sonunu düşünmeden eyleme geçme olarak tarif edilebilecek olan
impulsivite, bu çocukların uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir.
Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri
dinlemeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendisi ve çevresindekiler
için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorlukları
davranış sorunlarının ilk habercileri gibidir. Yaşıtlarıyla birlikte
olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle
arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplum içinde istenmeyen adam
ilan edilirler.
ALT TİPLERİ
Önceleri dikkat eksikliği hiperaktivite tablosunun aynı yoğunlukta
bulundukları düşünülürdü. Oysa şimdi DEHB'nun farklı alt tipleri
tariflenerek tanısal yaklaşımlar yeniden düzenlenmiştir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite BİLEŞİK TİP
Klasik anlamda DEHB dendiğinde anlaşılan bileşik tiptir.
Dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de bulunmaktadır.
Dikkat eksikliği hiperakitvite HİPERAKİTVİTE ve İMPULSİVİTENİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Hiperakitvite ve impulsivite belirtileri belirgin iken eksikliği
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları kötü değildir,
ancak bulundukları ortamda hiperakitvite ve impulsiviteleri nedeniyle
uyum sorunu yaşarlar.
Dikkat eksikliği hiperakitvite DİKKATSİZLİĞİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Dikkat eksikliği belirtileri belirgin iken hiperakitvite ve impulsivite
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları iyi değildir,
ancak hiperakitvite ve impulsiviteleri belirgin olmadığından uyum sorunu
yaşamazlar.
GÖRÜLME YAŞI, CİNSLER ARASI FARK VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Belirtilerin 7 yaşından önce başlaması gerekir. Genellikle 4-5
yaşlarında belirtiler belirgin hale gelir. Ancak bir kısmı
bebekliklerinden itibaren huysuzlukları az uyumaları ve az yemeleri ile
dikkat çekerler. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı
öğrenme sorunlarının gündeme gelmesi ve arkadaşlarla olan sorunları
aileyi tedirgin etmeye başlar. Ergenlik döneminde ise okul başarısızlığı
yanında davranış sorunları ve aileye karşı gelişen tutumlar gözlenir.
Ergenlikte aşırı hareketsizlik azalır ve yerine çabuk sıkılma ve dikkat
kusuru belirgin olur.
Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Erkek çocuklarda
genellikle hiperaktivite ve impulsivite belirtileri ön planda iken, kız
çocuklarında daha çok dikkat eksikliği belirgindir. DEHB her kültür ve
toplumda görülen bir bozukluktur. Toplumda görülme sıklığı farklı
araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %5-6
gibidir.
DEHB'NA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK SORUNLAR
DEHB çocuklarda karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile birlikte
görülebilir. Ayrıca, özel öğrenme güçlüğü sıklığı bu çocuklarda daha
fazladır. Özel öğrenme güçlüğü ile birlikte görüldüğünde ders
başarısızlığı çok daha belirgin hale gelir.
NEDENLERİ
Son 15-20 yılda yapılan araştırmalar DEHB'nun organik kökenli olduğu
görüşünü hakim kılmıştır. Yeni araştırmalar beyin glikoz
metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların
özgeçmişlerinde hamilelikte ilaca maruz kalma ve intra uterin
infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı,geçirilmiş M.S.S
infeksiyonları dikkat çekmiştir. Bozukluğun genetik geçişi üzerinde
durulmuş ve bu çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha
yüksek bulunmuştur. Kaotik alie yapısında yetişen ve ağır ihmal ve
tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir.
Batı toplumlarında ve özellikle A.B.D'de DEHB tanısının fazlaca konduğu
tartışmaları sürerken, maalesef ülkemizde Çocuk Psikiyatristi sayındaki
yetersizlik bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında gerekli tedavi
programına alınmasını engellemektedir. Toplumumuzdaki hiperaktivite
konusunda yanlış ve eksik bilgilerin tedaviyi engelleyici veya
geciktirici bir yanı vardır. Halk arasında DEHB belirtileri yanlış bir
şekildi üstün zekalı olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve
huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Dolasıyla belirtileri
görmezlikten gelmeden, şiddet uygulamaya kadar geniş bir yelpazede
çözüm aranır. Belirtileri bu sorunun yansımaları olarak görmek yerine
suçlu aramak ve sonunda çocuğu cezalandırmak aslında en büyük
çözümsüzlüğü üretmek demektir.
Anne/babaların sürekli birbirlerini suçlayarak, 'adeta sorunun nedeni
ben değilim' mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak
çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere
çocukla ilgili her kesimin DEHB hakkında temel bilgilere sahip olması
gerekir. Toplumda yaygınlığı hiç de azımsanmayacak oranda olan bu sağlık
ve eğitim sorunun erken teşhisi anne-baba-çocuk üçgeninde oluşacak
yanlış tutumların en aza indirilmesini sağlar.
TEDAVİ
Tedavinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliğidir.
Çünkü DEHB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur.
Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan
sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı
yaklaşımlarıyla aşılabilir.
Öncelikle ailenin hiperaktivite hakkında bilgi sahibi olması gerekir.
Çünkü çocukta var olan sorunların nedenlerini başka yerlerde aramak,
çözüm üretmeyi engellediği gibi, telafisi mümkün olmayan yanlış
yaklaşımlar sergilenmesine neden olacaktır. Çocukla olan ilişkimizi
düzenleyebilmek için DEHB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir.
Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da
tembellik olarak yorumlayan anne-babalar çocukla ilişkilerinin bozacak
derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların
cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir. Tedavide
çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin
çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya
çalışılır.
DEHB'nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve
davranışların kontrol edilmesine yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır
kullanılmaktadır. Stimülanların bulunmasıyla ilaç tedavisinde ciddi
gelişmeler olmuştur. Günümüzde DEHB'nun tedavisinde Metylfenidat,
dextroamfetamin ve pemolin gibi stimülanların yanında bazı antidepresan
ve karbamezapin'den yarar görüldüğü bilinmektedir. Medikal tedaviden
elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu
ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülanların devreye
girmesiyle tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır.
Stimülanlar; tedavideki başarıları yanındı, güvenilir ilaç olmaları,
çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle
tercih edilirler.
Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler
DEHB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da
engellemektedir. Ailenin yan etkilerden korkarak ilaç reddetmesi,
tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar
doğurabilmektedir.
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması
gerekebilir. Kalabalık sınıflarda dikkatlerinin dağılması nedeniyle
öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim öğrenemeyen çocuklara bireysel
eğitim desteği verilmelidir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve
yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve
davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir.
Aslında her çocuğun hareketli olması beklenir. Çocuk koşar, düşer ve gürültü çıkararak oynar. Bunların hepsi doğal karşılanabilir. Ancak DEHB'da ise çocuğun hareketliği aşırıdır ve yaşıtlarıyla kıyaslandığında farklılık hemen anlaşılır. Genellikle bu çocuklar bir motor tarafından sürülüyormuş gibi sürekli hareket halindedirler. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjileri vardır. Yükseklere tırmanır, koltuk tepelerinde gezer, ev içinde koşuşturur ve dur sözünden anlamazlar. Sakin bir şeklide oynamayı beceremez, bir süre sakin bir şekilde oturamazlar. Oturmaları gereken durumlarda ise elleri ayakları kıpır kıpırdır. Çok konuşur, iki kişi konuşurken sık sık lafa girerler. Masanın başında oturamaz, dolayısıyla derslerini uygun mekanlarda çalışamazlar.
Çocukta dikkat kusuru özellikle eğitim hayatının başlamasıyla belirgin
hale gelir. Okul öncesi dönemde de her şeyden çabuk sıkılan ve bıkan bu
çocuklar, oyuncaklardan dahi sıkılıp kısa bir süre sonra onları
parçalamayı tercih ederler. Okulun başlamasıyla birlikte öğrenmeye karşı
ilgisizdirler. Ödev yapmayı sevmez, anne/baba ve öğretmenin zoruyla
ödev yaparlar. Ödevleri yapmakta hayli zorlanırlar. Masanın başına
oturamaz, otursalar dahi çeşitli bahaneler uydurarak (tuvalete gitme, su
içme gibi) sık sık masa başından kalkarlar. Anne /babayı ders
çalışırken sürekli yanlarında isterler. Üzerine aldıkları bir işi
sürekli bitirmekte zorlanır, bir işi bitirmeden hemen diğerine geçerler.
Kendileriyle konuşulduğunda sanki konuşanı dinlemiyormuş görüntüsü
verirler. Bir komutu birkaç defa söyledikten sonra yerine getirirler.
Sınıfta dersi takip etmedikleri gözlenir. Dışarıdan gelen uyarılarla
hemen dikkatleri dağılır. Ders dışı işlerle fazlaca ilgilenir, elindeki
kalem, defter ve oyuncak gibi malzemeyle uğraşır, dersi takip edemezler.
Derste sıkılmaları nedeniyle sınıfın dikkatini ve huzurunu bozacak
davranışlar sergileyebilirler. (derste konuşma, arkadaşlarına laf atma
ve garip asker çıkarma gibi).
Okuma ve yazma kaliteleri yaşıtlarından kötü, defter düzeni ve yazıları
bozuk olabilir. Okurken sık hata yapabilir ve cümlenin sonunda kelime
uydurmalarına rastlanabilir. Unutkandırlar. Sınıfta sık eşya kaybetme
yanında, iyi öğrendiklerini düşündüğünüz bir bilgiyi de çabuk
unutabilirler. Kendilerine uygun bir çalışma düzeni ve sistemi
geliştiremezler. Okuma ve yazmayı genellikle sevmezler. Ders kitabı
okumanın yanında hikaye ve roman türü kitapları okumaya karşı da
isteksizdirler.
Yaşanan tüm bu öğrenme zorluklarına sınavlarda dikkatsizce yapılan
hatalar eklenir. Sabırsızlıkları nedeniyle soruları hızlıca okuma, tam
okumama ve yanlış okumalara sık rastlanır. Bu nedenle çok iyi bildikleri
bir soruyu dahi yanlış cevaplayabilirler. Test sınavlarında
çeldiricilere kolaylıkla kanarlar. Özellikle ilkokula başladığı yıllarda
sınav kağıdını öncelikle vermeyi marifet sayarlar. Sonunda bilgileri ve
bildiklerinden daha azı oranında not alırlar.
Dikkat eksikliği okul öncesi dönemde pek fark edilmeyebilir. Ancak bu
çocukların bir kısmı ders dışı işlerde de çabuk sıkılma belirtileri
gösterirler. Zeka düzeyi iyi olan ve ek olarak özel öğrenme güçlüğü
olmayan çocuklar ilkokulun 3.ve 4.sınıflarına kadar derslerde sorun
yaşamayabilirler. Çalışmadıkları ve dersi iyi takip etmedikleri halde
notları kötü olmayabilir. Derslerin ağırlaşmasıyla birlikte başarıda
ciddi düşüşler yaşanmaya başlanır.
Ev içinde günlük yapmaları gereken işler konusunda sorumluluk almak
istemezler. Genellikle dağınıktırlar ve kurallardan hoşlanmazlar.
Sonunu düşünmeden eyleme geçme olarak tarif edilebilecek olan
impulsivite, bu çocukların uyumlarını bozan en ciddi belirti kümesidir.
Sabırsızlıkları, sırasını beklemekte güçlük çekmeleri ve yönergeleri
dinlemeleri tipik özellikleridir. Sonuçta kendisi ve çevresindekiler
için zararlı olabilecek fevri hareketleri ve sınır tanımadaki zorlukları
davranış sorunlarının ilk habercileri gibidir. Yaşıtlarıyla birlikte
olduklarında olaylara aşırı tepki vermeleri ve fiil ve sözle
arkadaşlarını rahatsız etmeleri nedeniyle toplum içinde istenmeyen adam
ilan edilirler.
ALT TİPLERİ
Önceleri dikkat eksikliği hiperaktivite tablosunun aynı yoğunlukta
bulundukları düşünülürdü. Oysa şimdi DEHB'nun farklı alt tipleri
tariflenerek tanısal yaklaşımlar yeniden düzenlenmiştir.
Dikkat eksikliği hiperaktivite BİLEŞİK TİP
Klasik anlamda DEHB dendiğinde anlaşılan bileşik tiptir.
Dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de bulunmaktadır.
Dikkat eksikliği hiperakitvite HİPERAKİTVİTE ve İMPULSİVİTENİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Hiperakitvite ve impulsivite belirtileri belirgin iken eksikliği
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları kötü değildir,
ancak bulundukları ortamda hiperakitvite ve impulsiviteleri nedeniyle
uyum sorunu yaşarlar.
Dikkat eksikliği hiperakitvite DİKKATSİZLİĞİN ÖNDE GELDİĞİ TİP
Dikkat eksikliği belirtileri belirgin iken hiperakitvite ve impulsivite
belirtileri daha az gözlenir. Genellikle ders başarıları iyi değildir,
ancak hiperakitvite ve impulsiviteleri belirgin olmadığından uyum sorunu
yaşamazlar.
GÖRÜLME YAŞI, CİNSLER ARASI FARK VE GÖRÜLME SIKLIĞI
Belirtilerin 7 yaşından önce başlaması gerekir. Genellikle 4-5
yaşlarında belirtiler belirgin hale gelir. Ancak bir kısmı
bebekliklerinden itibaren huysuzlukları az uyumaları ve az yemeleri ile
dikkat çekerler. Okul döneminin başlamasıyla dikkat eksikliğine bağlı
öğrenme sorunlarının gündeme gelmesi ve arkadaşlarla olan sorunları
aileyi tedirgin etmeye başlar. Ergenlik döneminde ise okul başarısızlığı
yanında davranış sorunları ve aileye karşı gelişen tutumlar gözlenir.
Ergenlikte aşırı hareketsizlik azalır ve yerine çabuk sıkılma ve dikkat
kusuru belirgin olur.
Erkek çocuklarda kızlara oranla daha sık rastlanır. Erkek çocuklarda
genellikle hiperaktivite ve impulsivite belirtileri ön planda iken, kız
çocuklarında daha çok dikkat eksikliği belirgindir. DEHB her kültür ve
toplumda görülen bir bozukluktur. Toplumda görülme sıklığı farklı
araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmesine karşın yaklaşık %5-6
gibidir.
DEHB'NA EŞLİK EDEN DİĞER PSİKİYATRİK SORUNLAR
DEHB çocuklarda karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile birlikte
görülebilir. Ayrıca, özel öğrenme güçlüğü sıklığı bu çocuklarda daha
fazladır. Özel öğrenme güçlüğü ile birlikte görüldüğünde ders
başarısızlığı çok daha belirgin hale gelir.
NEDENLERİ
Son 15-20 yılda yapılan araştırmalar DEHB'nun organik kökenli olduğu
görüşünü hakim kılmıştır. Yeni araştırmalar beyin glikoz
metabolizmasındaki bozukluklar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu çocukların
özgeçmişlerinde hamilelikte ilaca maruz kalma ve intra uterin
infeksiyonlar, zor doğum, düşük doğum ağırlığı,geçirilmiş M.S.S
infeksiyonları dikkat çekmiştir. Bozukluğun genetik geçişi üzerinde
durulmuş ve bu çocukların 1.dereceden akrabalarında DEHB oranı daha
yüksek bulunmuştur. Kaotik alie yapısında yetişen ve ağır ihmal ve
tacize maruz kalan çocuklarda da DEHB belirtileri gözlenebilmektedir.
Batı toplumlarında ve özellikle A.B.D'de DEHB tanısının fazlaca konduğu
tartışmaları sürerken, maalesef ülkemizde Çocuk Psikiyatristi sayındaki
yetersizlik bu çocuklardan önemli bir kısmının zamanında gerekli tedavi
programına alınmasını engellemektedir. Toplumumuzdaki hiperaktivite
konusunda yanlış ve eksik bilgilerin tedaviyi engelleyici veya
geciktirici bir yanı vardır. Halk arasında DEHB belirtileri yanlış bir
şekildi üstün zekalı olma, şımarıklık, terbiyesizlik, tembellik ve
huysuzluk gibi terimlerle izah edilmeye çalışılır. Dolasıyla belirtileri
görmezlikten gelmeden, şiddet uygulamaya kadar geniş bir yelpazede
çözüm aranır. Belirtileri bu sorunun yansımaları olarak görmek yerine
suçlu aramak ve sonunda çocuğu cezalandırmak aslında en büyük
çözümsüzlüğü üretmek demektir.
Anne/babaların sürekli birbirlerini suçlayarak, 'adeta sorunun nedeni
ben değilim' mesajını vermeye çalışmaları, ev içindeki huzuru bozarak
çocuğa ulaşmamızı daha da güçleştirir. Başta eğitimciler olmak üzere
çocukla ilgili her kesimin DEHB hakkında temel bilgilere sahip olması
gerekir. Toplumda yaygınlığı hiç de azımsanmayacak oranda olan bu sağlık
ve eğitim sorunun erken teşhisi anne-baba-çocuk üçgeninde oluşacak
yanlış tutumların en aza indirilmesini sağlar.
TEDAVİ
Tedavinin ilk şartı, aile okul ve hekim arasında sıkı işbirliğidir.
Çünkü DEHB evde olduğu kadar okulda da sorun yaşanmasına neden olur.
Öğrenmeyle ilgili sorunlar yanında arkadaş ilişkilerinde yaşanan
sorunlar ve kurallara uyma güçlüğü aile ve okulun ortak ve sağlıklı
yaklaşımlarıyla aşılabilir.
Öncelikle ailenin hiperaktivite hakkında bilgi sahibi olması gerekir.
Çünkü çocukta var olan sorunların nedenlerini başka yerlerde aramak,
çözüm üretmeyi engellediği gibi, telafisi mümkün olmayan yanlış
yaklaşımlar sergilenmesine neden olacaktır. Çocukla olan ilişkimizi
düzenleyebilmek için DEHB belirtilerini yanlış yorumlamamak gerekir.
Çocuğun davranışlarını ya da derslerle ilgili zorluğunu yaramazlık ya da
tembellik olarak yorumlayan anne-babalar çocukla ilişkilerinin bozacak
derecede sürekli ceza verme eğilimindedirler. Oysa bu çocukların
cezalardan pek anlamadıkları kısa süre içinde görülecektir. Tedavide
çocukla yeniden sağlıklı ilişki kurabilmenin yolları aranır. Ailenin
çocuğa yönelik tutumları gözden geçirilerek yanlışlar ayıklanmaya
çalışılır.
DEHB'nun tedavisinde ilaçlar önemli yer tutarlar. Dikkat arttırmaya ve
davranışların kontrol edilmesine yönelik ilaç tedavisi uzun yıllardır
kullanılmaktadır. Stimülanların bulunmasıyla ilaç tedavisinde ciddi
gelişmeler olmuştur. Günümüzde DEHB'nun tedavisinde Metylfenidat,
dextroamfetamin ve pemolin gibi stimülanların yanında bazı antidepresan
ve karbamezapin'den yarar görüldüğü bilinmektedir. Medikal tedaviden
elde edilen sonuçlar çocuğun yaşı, zeka düzeyi, ailenin tedaviye uyumu
ve sebatı gibi faktörlerden etkilenmektedir. Stimülanların devreye
girmesiyle tedaviden elde edilen başarı oranı oldukça artmıştır.
Stimülanlar; tedavideki başarıları yanındı, güvenilir ilaç olmaları,
çocuklarda bağımlılık yapmamaları ve yan etkilerinin az olması nedeniyle
tercih edilirler.
Ülkemizde psikiyatrik ilaç kullanımı konusundaki yanlış bilgilenmeler
DEHB olan çocukların gerektiğinde ilaç kullanmalarını da
engellemektedir. Ailenin yan etkilerden korkarak ilaç reddetmesi,
tedaviyi geciktirmekte ve sonradan geri dönüşümü olmayan sonuçlar
doğurabilmektedir.
Öğrenme güçlüğü çeken çocuklarda özel eğitim programlarının uygulanması
gerekebilir. Kalabalık sınıflarda dikkatlerinin dağılması nedeniyle
öğrenemeyen çocuklara bireysel eğitim öğrenemeyen çocuklara bireysel
eğitim desteği verilmelidir. Olumsuz davranışların düzeltilmesi ve
yerine olumlu davranışların konulması için çeşitli destekleyici ve
davranışçı tedavi teknikleri uygulanabilir.