ATATÜRK İLKELERİ
Atatürk ilkelerini “Temel İlkeler” ve “Bütünleyici İlkeler” olmak üzere iki grupta değerlendirmekteyiz.
“Temel İlkeler” :
Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve İnkılapçılıktır.
“Bütünleyici İlkeler” :
Milli Egemenlik, Milli Bağımsızlık, Milli Birlik ve Beraberlik,
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh”, Çağdaşlaşma, Bilimsellik ve Akılcılık,
İnsan ve İnsanlık Sevgisidir.
|
I. TEMEL İLKELER
Cumhuriyetçilik:
ATATÜRK devrimleri arasında siyasi bir devrim niteliğindedir. Çok
uluslu bir İmparatorluktan Türkiye ulus devletine geçiş
gerçekleştirilmiş. Böylece modern Türkiye'nin ulusal kimliği
kazandırılmıştır. Kemalizm Türkiye için yalnızca Cumhuriyet rejimini
tanımaktadır. Atatürk bunun yolunu, kısaca halkın kendi kendisini
idaresi, yani demokrasi demek olan Cumhuriyet’te görmüştür.
Milliyetçilik:
ATATÜRK devrimleri ayrıca milliyetçi bir devrim idi. Bu
milliyetçilik ırkçı bir yapıda değildir; yurtseverlikle sınırlıdır. Bu
devrimin amacı, Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının korunması ve
ayrıca Cumhuriyetin siyasal yönden gelişmesidir. Bu milliyetçilik, tüm
diğer ulusların bağımsızlık haklarına saygılıdır; sosyal içeriklidir;
yalnızca emperyalizm karşıtı olmayıp, aynı zamanda gerek hanedan
yönetimine, gerekse herhangi bir sınıfın Türk toplumunu yönetmesine de
karşıdır ve nihayet bu milliyetçilik Türk devletinin vatanı ve halkı
ile bölünmez bir bütün olduğu ilkesine inanmaktadır.
Halkçılık:
Gerek içeriği gerekse hedefleri açısından bakıldığında, Cumhuriyet
Devrimi ayrıca bir sosyal devrim niteliği de taşır. Bu devrim seçkin
bir grup tarafından genel olarak halka yönelik bir biçimde
gerçekleştirilmişti. Başta İsviçre Medeni Kanunu olmak üzere, Batı
kanunlarının Türkiye'de uygulamaya konulmasıyla birlikte kadınların
statüsünde köklü değişiklikler olmuş, 1934 yılında kabul edilen bir
kanun ile kadınlar seçme ve seçilme hakkını almışlardır. Atatürk
çeşitli ortamlarda, Türkiye'nin gerçek yöneticilerinin köylüler
olduğunu söylemiştir. Aslında bu durum Türkiye için bir gerçek olmaktan
çok bir hedef niteliğindedir. Halkçılık ilkesi sınıf ayrıcalıklarına
ve sınıf farklılıklarına karşı olmak ve hiçbir bireyin, ailenin,
sınıfın veya organizasyonun diğerlerinin daha üzerinde olmasını kabul
etmemek demektir. Halkçılık, Türk vatandaşlığı olarak ifade edilen bir
fikre dayanır. Gurur ile birleşen vatandaşlık fikri, halkın daha fazla
çalışması için gerekli psikolojik teşviki sağlar, birlik fikrinin ve
ulusal bir kimliğin kazanılmasına yardımcı olur.
Devletçilik:
Mustafa Kemal ATATÜRK yapmış olduğu açıklamalarda ve politikalarında
Türkiye'nin bir bütün olarak modernizasyonunun ekonomik ve teknolojik
gelişmeye önemli ölçüde bağlı olduğunu ifade etmiştir. Bu bağlamda,
devletçilik ilkesinin de devletin ülkenin genel ekonomik faaliyetlerini
düzenlenmesi ve özel sektörün girmek istemediği alanlara veya özel
sektörün yetersiz kaldığı alanlara veya ulusal çıkarların gerekli
kıldığı alanlara yine devletin girmesi gerektiği anlamında
yorumlanmaktadır. Ancak, devletçilik ilkesinin uygulanmasında, devlet
yalnızca ekonomik faaliyetlerin temel kaynağını teşkil etmemiş, aynı
zamanda ülkenin büyük sanayi kuruluşlarının da sahibi olmuştur.
Laiklik:
Laiklik yalnızca devlet ve dinin birbirinden ayrılması anlamına
gelmez ayrıca eğitim, kültür ve yasama alanlarının da dinden bağımsız
olması anlamını taşır. Laiklik, düşünce özgürlüğü ve kuruluşların dini
düşünce ve dini kuruluşların etkisinden bağımsız olmaları anlamına
geliyor. Devrimlerin birçoğu laikliği gerçekleştirmek amacıyla yapılmış
ve diğerleri ise laikliğe ulaşılmış olması sayesinde
gerçekleştirilebilmiştir. Laiklik ilkesi akılcı ve dini siyasetin
dışında tutan bir ilkedir. Osmanlı döneminde matbaanın
geciktirilmesinde olduğu gibi dinin yenilikler karşısında nasıl tutucu
bir silah haline geldiğini yaşamış olan Türkiye Cumhuriyeti kurucuları
açısından dinin din dışı sivil yapı üzerinde yaratabileceği baskıları
önlemenin bir aracıdır. ATATÜRK'ün laiklik ilkesi Tanrı karşıtı bir
ilke değildi. Bu akılcı ve dini siyasettir dışında tutan bir ilke idi.
Bu ilke aydınlanmış İslam'a değil, çağdaşlığa karşı olan Müslümanlığa
karşısındaydı.
Devrimcilik:
ATATÜRK'ün ortaya koyduğu en önemli ilkelerden birisi de reformculuk
veya devrimcilikti. Bu ilkenin anlamı Türkiye'nin devrimler yaptığı ve
geleneksel kuruluşlarını modern kuruluşlar ile değiştirmiş olduğu idi.
Geleneksel kavramların iptal edildiği ve modern kavramların
benimsendiği anlamına geliyordu. Devrimcilik ilkesi, yapılmış olan
devrimlerin tanınmalarının çok ötesine geçti.
|
II. BÜTÜNLEYİCİ İLKELER
1-Milli Egemenlik:
Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu milli egemenliktir; milletin
kayıtsız şartsız egemenliğidir. Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek
eşitliğin ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması ancak ve
ancak tam ve kesin anlamıyla milli egemenliği sağlamış bulunmasıyla
devamlılık kazanır. Bundan dolayı hürriyetin de, eşitliğin de, adaletin
de dayanak noktası milli egemenliktir. (1923)
2-Milli Bağımsızlık:
Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi,
adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam
serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan
mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek anlamıyla bütün
bağımsızlığından mahrumiyeti demektir. (1921)
Türkiye devletinin bağımsızlığı mukaddestir. O ebediyen sağlanmış ve korunmuş olmalıdır. (1923)
3-Milli Birlik ve Beraberlik:
Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrı ayrı şeyler değiliz. (1919)
Biz milli varlığın temelini, milli şuurda ve milli birlikte görmekteyiz. (1936)
Toplu bir milleti istila etmek, daima dağınık bir milleti istila etmek gibi kolay değildir. (1919)
4-Yurtta Sulh (Barış), Cihanda Sulh:
Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışıyoruz. (1931)
Türkiye Cumhuriyeti’nin en esaslı prensiplerinden biri olan yurtta
sulh, cihanda sulh gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve
terakisinde en esaslı amil olsa gerekir. (1919)
Sulh milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur. (1938)
5-Çağdaşlaşma:
Milletimizi en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturmaya,
mesut ve müreffeh kılmaya çalışacağız ve bunu yapmaya mecburuz. (1925)
Biz batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda
iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya
medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz. (1926)
6-Bilimsellik ve Akılcılık:
a) Bilimsellik: Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için,
başarı için en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir. (1924)
Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet bilimdir. (1933)
b) Akılcılık: Bizim, alık, mantık, zekayla hareket etmek en belirgin özelliğimizdir. (1925)
Bu dünyada her şey insan kafasından çıkar. (1926)
7-İnsan ve İnsanlık Sevgisi:
İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak
insanlıktan uzak ve son derece üzülünecek bir sistemdir. İnsanları
mesut edecek yegane vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara
birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını
temine yarayan hareket ve enerjidir. (1931)
Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız. (1936)
|